Her işyerinde yapılan işin niteliğine
bağlı olarak, sağlık ve güvenlik açısından tehlike ve riskler bulunmaktadır.
ILO tarafından 2002 yılında hazırlanan "Güvenlik Kültürü
Raporu"na göre, meslek hastalıklarının tümü ve iş kazalarının %98"i
önlenebilir niteliktedir. Bu nedenle İSG alanında yapılan çalışmalarda amaç;
çalışanların, işin yürütümü sırasında oluşabilecek risklerden korunması adına
güvenli ve sağlıklı çalışma ortamları oluşturulmasını sağlamaktır. Bu nedenle,
iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan eğitim çalışmalarının amacı, çalışanların
işten ötürü mevcut ve olası risklerden korunmaları konusunda çalışanları
bilgilendirmektir. Aynı zamanda yapılan İSG eğitimleriyle, işçi ve işveren
taraflarda güvenlik bilinci ve önleme kültürünün oluşması sağlanmakta çalışanın
yaşama hakkı da korunmaktadır.
Her ne kadar toplum olarak İSG
eğitimlerini yasal bir zorunluluktan ibaret görsek de İSG eğitimleri, iş
kazaları ve meslek hastalıklarından korunma bilincinin oluşmasını ve İSG
kültürünün kurum içinde gelişmesini sağlar. Bu kültürün çalışanlar tarafından
benimsenmesi bilinçlenmelerine yol açacağı gibi sosyal hayatlarında da yaşam
kalitelerinin artmasını sağlayacaktır. Çalışanların işverenleri tarafından
önemsendiğini ve değer verildiğini anlaması işyerinde yapılan işin
verimliliğine ve kalitesine yansıyacaktır. Ancak, işveren tarafından verilen
İSG eğitimlerinin işçilerce doğru anlaşılıp uygulanması İSG Kültürünün
oluşmasında önemli rol oynayacağı da unutulmamalıdır. İş kazalarının ve meslek
hastalıklarına maruziyetin en önemli nedenlerinden biri bilgisizlik ya da
eğitim yetersizliğidir. ABD’ de yapılan araştırmaların sonucunda, eğitim
çalışmalarının yapılması ve uygun ortamların yaratılması durumunda, kazaların
%97’sinin önlenebileceği belirtilmektedir.
İş kazalarının hem maliyetleri hem de
kurum itibarı açısından oluşturacağı kayıplar işverenlerce göz ardı
edilmemelidir. Bu anlamda iş kazalarının işverenlerce doğru niteliklerde
sağlanmayan eğitimlerin çıktısı olarak "insan hatası faktörü" ne
bağlı oluşması da İSG eğitimlerindeki eksikliğin göstergesidir. Küçük ve orta
ölçekli işletmelerde iş kazalarının daha yoğun yaşanmasının nedenleri bu
cümleyi destekleyen en iyi örneklerdir. Bu bağlamda 6331 sayılı İSG Kanununa
bağlı çıkarılan Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde işverenin uygun nitelikte ve peridolarda
eğitim sağlamasının gereği yasallaştırılmıştır.
İşyerlerinde eğitim süreci İSG kültüründe
lokomotifin başlangıcıdır. Bu nedenle eğitim sürecinin doğru uygulanmadığı
işyerlerinde yapılan diğer İSG uygulamaları yetersiz kalmakta, insana bağlı kaza faktörleri oluşan kazalarda
yaygın sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Önleme politikalarının en önemlisi
olan eğitim başlığı önemsizleştirilerek yapılan saha uygulamaları ve önlemleri,
çalışan davranışlarının ön görülememesi nedeniyle yetersiz kalmaktadır. İşverenlerin
genelinde yaygın bir anlayış olan eğitim maliyetleri kaza maliyetlerinin
yanında söz konusu bile değildir.
Tam da bu sebeple çalışanlar kadar
işverenler de eğitilmelidir ve bu kültür öncelikle yöneticilerin bilinçlerine
kazınmalıdır. Çünkü çevremize baktığımızda herhangi bir konuda yöneticilerin
çalışanları etkileyebilme üstünlüğünün oldukça yüksek olduğunun farkına varıyoruz
ve bu sebepledir ki yönetim, çalışanların kararlarını değiştirme konusunda
önemli bir rol üstlenmektedir. Aslına bakarsanız İSG Kültürü örgütlü bir
harekettir ve bu örgütlü hareketin yol almasını sağlayacak olan kişiler de yöneticilerdir.
Yöneticilerin önderliğinde, onların yoğun desteğiyle sonrasında da çalışanlar
elbette.
İş güvenliği konusundaki değerli
fikirlerin pek çoğu, ilgisiz kulaklara, sıkılmış zihinlere yönelmekte ve hatta
içeriye giremeden dışarıda kaybolup gitmektedir. Çalışma ortamındaki bireylerin
çoğu iş güvenliği konusunda almaya hazır değildir. Bu nedenle bu konuda olumlu
ilerleyiş kat edilmesi de imkansız olmasa bile zor denilebilir. Eğitim bu
ilerleyişin hızlanmasını sağlamaktaki önemli bir basamak rolü üstlenmektedir.
Eğitim sadece, birkaç saatlik, birkaç
görüntü paylaşmakla gerçekleştirilen bir ‘iş bitirme’ olmamalıdır. Eğer eğitim
sonunda çalışanda kalıcı bir etki bırakıyorsa işte o eğitim görevini yerine
getirmiş demektir. Bu sebeple eğitim verilecek mekan, eğitimi alacak olan
kişilerin bireysel eğitim düzeyi ve eğitim süresince kullanılacak olan eğitimi
destekleyici öğeler yüksek önem arz etmektedir.
Bir eğitim öncelikle donanımlı bir eğitmen
tarafından algıya hitap etmeli ve eğitilen kişilerin zihinlerine nüfuz
etmelidir. Bu noktada klasik, slayt gösterisi halinde salt anlatı içeren
eğitimler, hedeflenen noktaya sürüklemeyecektir eğitimi. Daha modern daha
hafızada iz bırakacak olan metotlar tercih edilmelidir. Eğitilen kişiler
kesinlikle eğitimin bir parçası olmalıdır, eğitmene ve eğitim konusuna seyirci
kalmamalıdır. Eğitim süreci interaktif gerçekleştirilmeli, eğitilen bireylerin,
eğitimi canlı tutacak olan öğelerle konunun özüne varmaları sağlanmalıdır. Mesela,
son dönemlerde yavaş yavaş İSG eğitim sektöründe kullanılan yeni bir dil; teatral
anlatılar. Ezberci, hazıra konmacı zihniyetten sıyrılıp, parçaları algımızda
birleştirerek bütüne ulaşma metodunu kullanmak hem çalışanlarda farklı bir algı
açacak hem de dikkat çekiciliğiyle tüm sıkılmışlığımızı bertaraf edip çalışanın
zihninde sürekli canlandırabileceği somut bir resim olarak kalacaktır.
Eğitim içeriği her ne ise, bunu
destekleyecek olan materyaller bireylere sunulmalıdır. Hatta, konunun içeriğine
bağlı olacak şekilde, eğitimlerde teoriden çok uygulama esaslı çalışılmalıdır.
Görsel hafızanın, salt harflerle sunulan anlatıdan daha kalıcı olduğu yadsınamaz
bir gerçek. Ve başarılı bir eğitim için katılımcıların eğitimi aldıktan sonra
nasıl bir davranışa sahip olacakları belirlenmiş olmalıdır.
Tabi şunu inkar edemeyiz: bir takım
yetenekleri sonradan kazanmak, davranışlarımızdan sıyrılmak, yeni davranışlar
elde etmek güç. Sonradan yeni yetenekler geliştirmek ve ya alışkanlıklarımızdan
sıyrılmak için mücadeleye düşmek zor. İSG kültürünü sonradan hayatımızın bir
parçası yapmak uğraş isteyen bir gerçek. Bu sebeple daha öncesinden el koyulmalı,
alışkanlıklarımızı edinmeden dahil edilmeli İSG kültürü ve bu dahil
edilmişlikle gelişmeliyiz bizler. Belki ilkokuldayken, hatta belki ana sınıfı…
ve ardından -özellikle bireylerin meslek edinmelerini sağlayan, ara eleman
yetiştiren meslek okullarında mesleğin bir parçası olarak sunulmalı İSG
Kültürü, yapılan işin özünden bağımsız, ayrı bir olgu olarak sunulmamalı. Tüm
bunların iyileştirilmesiyle bilinci ve algısı yüksek kaliteli bireyler
yetiştirilmeli.
Ancak bu şekilde, görmeye hazır bir çift
göz ve işitmeye hazır bir çift kulak var edebiliriz çalışma ortamlarımızda.
Bugün İSG eğitimleri ilkokulda verilmeye
başlanmış olsaydı, kültürel gelişim açısından çalışanların uyumluluğu bugün
olduğu kadar zor olmayacaktı.