‘‘Kurumumuza
bağlı sağlık tesislerinde meydana gelen kesici delici alet yaralanmaları (iğne
batması, makas kesiği v.b) ambulans kazaları, düşme/çarpma yaralanmaları ve
öğrencilerin yaşadığı iş kazalarının 6331 sayılı İSG Kanunu’ nda tanımlanan ‘iş
kazası’ kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve sosyal güvenlik
kurumuna bildirim yapılıp yapılmayacağı hususlarında hasıl olan tereddütler
üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğüne görüş sorulmuştur.’’ Bu soru devletin Sağlık Bakanlığı
kapsamındaki kurumları tarafından iletilen bir sorudur. ÇSGB tarafından
13.02.2015 tarihinde verilen cevapta ise; 6331 sayılı kanun kapsamında ne gibi
durumların iş kazası veya meslek hastalığı olarak adlandırılabileceği ayrıntılı
bir şekilde izah ediliyor. Tabi hafızada soru işareti olarak mevcut olan bu
konuya ilişkin; ‘bu tarihe kadar geçen sürede herhangi bir yaşanan vaka,
kayıtlarda yer almadı mı acaba?’ sorusu akıllarda ister istemez canlanıveriyor.
Geçtiğimiz
yıllara ait yapılan iş kazası ve meslek hastalığı araştırmalarında değişik
veriler elde edildiğine dair bir takım kaynaklar mevcut. Buna örnek olarak; Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtları ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin yaptığı araştırmaların sonuçlarını
ele alabiliriz. Rakamlar birbiri ile örtüşmüyor. Bırakın örtüşmeyi rakamlar
arasında nerdeyse uçurum denebilecek kadar aykırılıklar söz konusu.
SGK istatistiklerinde 2012 yılı için iş kazası sayısı sadece 74 bin 871 iken TÜİK 2013 verilerine göre bu rakam 706 bin olarak görülüyor. İki veri bir yıl kadar farkla elde edilse de bu fark kayıt dışı iş kazalarının yüksekliğinin net göstergesi olmaktan kaçamıyor. Yine aynı yıl için SGK verilerine göre iş kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı 744 olarak belirtilirken, İSİG Meclisi ise bu sayıyı 1235 olarak gösteriyor. 2014 yılında hayatını kaybeden işçi sayısı ise ne yazık ki 1886 kişiye ulaşıyor. Dünya portföyünde Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olarak tabloda yerini alıyor. Yani her geçen yıl zirveyi ciddi anlamda zorladığımız tam bir başarı örneğ
Tablo1. İşkollarına Göre İş Kazası veya Meslek Hastalığı Sonucu Hayatını Kaybeden İşçi Sayıları, 2014
Tablo 2. Nedenlerine Göre Hayatını
Kaybeden İşçi Sayıları, 2014
İş kazası ve
meslek hastalığı sonucu işçi ölüm sayıları aslında kamuoyuna açıklananın ve
bilinenin ortalama iki katına kadar ulaştığı bir gerçek. SGK istatistiklerinde
yer alan farklı bir ayrıntı da göze çarpıyor. Yasaya baktığımızda, SGK’ nın iş
kazası verilerinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Yasasının 4-1/a maddesi kapsamı (hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren
tarafından çalıştırılanlar) ile sınırlı olduğunu görüyoruz. Yani çıraklar ve
kendi hesabına çalışanlar bu verilerde yer almıyor, SGK istatistikleri yalnızca
kayıtlı işçileri kapsıyor.
SGK tarafından açıklanan bir diğer istatistik; “İş Kazası ve Meslek
Hastalığı Sonucu Ölüm Geliri (Dosya)” istatistiksel verileridir. Dosya sayısına
ilişkin bu istatistik iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu ölümlerin
gerçek boyutunun çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
Yıl |
İş
Kazası ve Meslek Hastalığı Sonucu Ölüm Sayısı |
İş
Kazası ve Meslek Hastalığı Sonucu Ölüm Geliri Bağlanan Dosya Sayısı |
2005 |
1.096 |
1.675 |
2006 |
1.601 |
1.700 |
2007 |
1.044 |
1.737 |
2008 |
866 |
1.472 |
2009 |
1.171 |
2.638 |
2010 |
1.454 |
3.040 |
2011 |
1.710 |
2.984 |
2012 |
745 |
2.575 |
2013 |
1.360 |
2.978 |
Toplam
(2005-2013) |
11.047 |
20.799 |
Yıllık
Ortalama |
1.227 |
2.311 |
Ülkemizde kaçak
işçileri ve SGK’ lı olmayan çalışanları göz önüne aldığımızda; bilinmeyen veya
bildirilmeyen iş kazaları ile bu sayının SGK istatistiklerinin çok üzerinde bir
rakama ulaşacağı açıktır.
İstatistiklere
göre, iş kazalarının %72’ sinin 50’ den az işçi çalıştıran işyerlerinde olduğu
görülmektedir. Şimdi, bu konuda biraz düşünmek gerekirse; işverenlerin büyük
bir bölümünün iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını imalata engel ve mali
kayıp olarak gördükleri konusunda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Bu sebeple
konuya yönelik yatırım yapmaya yeltenmiyorlar ve zorunlu olmadıkları – yani
cezai yaptırım, denetim vb uygulamaya maruz kalmadıkları sürece adım
atmıyorlar. Çalışanların can güvenliklerinin korunmasının, güvenli çalışma
ortamlarının sağlanmasının aslında, herhangi bir iş kazası sonrası
karşılaşacakları maddi krizden çok daha karlı bir yatırım olacağının ve aynı
zamanda şirket prestijini ne denli koruduğunun, iş verimini yüksek oranda
arttırdığının ne yazık ki farkında değiller.
Bu nedenle, küreselleşme
sürecine paralel olarak özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma,
kısaca örgütsüzleştirme politikalarıyla her türlü güvenlik ve güvencelerden
yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk çalıştırmayla artan iş kazaları ve meslek
hastalıklarının boyutu resmi istatistiklerde yayımlanandan daha fazladır.
SGK kendisine
bildirimi yapılan ve kayıt altına alınmış iş kazaları ve meslek hastalıkları
sonucu ölümleri yıl bazında açıklıyor. Yani kayıt dışı verilere ulaşmak ve ya
tespitini yapmak ne mümkün.!
Kamu kurum ve
kuruluşlarından, özel sektör paydaşlarından SGK’ ya yapılan bildirimler
doğrultusunda istatistikler oluşturuluyor. Ama iş kazası ve meslek hastalığı
bildirimi yapan ‘Sağlık Bakanlığı Kuruluşları’ dahi neyi neden yaptıkları
hakkında soru işareti taşırken, İş kazası ve Meslek hastalığı tanımları,
anlaşılan o ki, işin erbapları diyebileceğimiz kişiler tarafından bile tam
olarak anlaşılamamış görünüyor. Bunu düşününce insan tebessüm etmekten kendini
alamıyor inanın. E hal böyle olunca da kimin nerde nasıl hata yaptığını
sorgulamak, yanlışın nerde olduğu konusunda doğru yanıtlara ulaşmak inandırıcı
olmuyor.